Kayıtlar

Eylül, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

bir hikayedir yaşamak...

Resim
Prof. Dr. Zekai Özdemir Saflık Yüreğindeki derin sırları safça açığa vuran kalmadı. Şeytani bir eda ile karşısındaki ele geçirmeye çalışan ruhlar her yeri doldurdu. Birinciler acı çeken saf yürekliler olarak kalırken ikinciler toplumu ele geçiren zekiler olarak üst kata yerleştiler. O günden sonra toplumun zıtlarla dolu eğlenceli serüveni başladı. Bu serüven aslında şehirli bireyin canbazı yalnızlığı ile geleneksel resmiyet içinde taşra sessizliğinde kalan bireyin savaşıydı. Şehirlinin yüzünde her gün bir renk canlanırken taşralının pırıl pırıl yüzü günden güne soluyordu. Şehirliler, şehri paraya çevirdikleri için mi şeytani zekaları var yoksa şeytani zekaları mı şehri paraya çevirdi veya her ikisi birleşti ondan mı oldu? Bu sorular halen çözülemeyen bir gerçek. Taşralıya gelince hüzün çiçekli yüzlerini ne paraya ne de parayı hüzün çiçeğini dönüştürebildiler. Çiçek kuruyunca onlar zaten tabuttun içinde oluyorlar. Her iki grupta "acıklı-gülüş" üzerinde yaşıyorlardı. Acıklı gül...

Nokta

Resim
Prof. Dr. Zekai Özdemir İsteklerine boyun eğmiyordu. Onlar geçmişini o ise geleceğini istiyordu. Onlar hayalete döndürdüklerini geri isterken o ruhunun derinliğinde gizlenen özgürlüğünün peşindeydi. O düşüncelerini dile getirememenin acısının bir kez daha yaşamak istemediği için prangaları kırıyordu.  İtaat etmesini başardığı günler onun en sevimli günleriydi. Diğer günler ise vefasızlıkla suçlandığı ve pişmanlıkla cezalandırıldığı günlerdi. O ne iyi ne de kötü günleri itiraf etmediği ve hatta sessizliğe gömüldüğünde onlar yeraltından yecüc ve mecüclerle konuşuyorlardı. Akademik namusuna halel yeterince gelmiş ve o nedenle kırık haysiyeti daha fazla kırılmasın diye onlardan kaçmıştı.  İç cıvıltıları acı kokuyordu. Acıları ise yalnızlık... Gençliğinin ümit kokan gülleri lekelendikçe yalnızlaşıyor, yalnızlaştıkça acıları içinde cıvıldaşıyordu. En seçkin en yüce ruhlar bile bu acıya dayanamazdı. Bir de bu iğrenç kokunun çevreye zarar verdiği konuşulmuyor muydu, o daha çok içini a...

Koridor

Resim
  Prof. Dr. Zekai Özdemir Üniversite, fikri hırsızlıklarını gizlemeyi dahi beceremeyen geri zekalıların toplandığı kurum.Üniversite fikrin akıl hocası olmaktan çıkıp zikir hocası olmaya yüz çevirdiği bir süreçten geçtiği için, yankesicileri görmek imkansızlaştı.  Herkes burada acılar içinde mutlu, ağlarken bile tebessümlüdür. Ünlü hırsızların yüzlerini görünce insan, buradakileri daha iyi tanıyor. Mutluluğun insanı ağlatacağını kim düşünebilir ki? Suçsuz, hem de idam edilecek kadar hırsız olmasına rağmen. Uyurken bile rüyalarının uyanıkken bile hayallerinin çalındığını söyleyenlerin olduğunu bildiğim için üniversite Hakkı'nda böyle yazıyorum. Duvarlarındaki çatlaklık merdivenlerinde ki kirlilik onun acılarının dışa vurmuş halidir. İnim inim inlerde acısını gizler, üniversite. Rektör, dekan, bölüm Başkan'ları ve öğretim üyeleri kendilerinde hile ile karışık korkunç bürokratik karakterleri, vücutlarıyla bütünleşmiştir. Ayrıca buna ek olarak yüz, baş ve gözlerindeki şeytani ışık ...

Yeşil Yol

Resim
Prof. Dr. Zekai Özdemir Dün gece bir rüya gördü. Uzun bir su şeridi kenarında yemyeşil yapraklı ağaçlar ve kendisi oturmuş bir ağacın gölgesine aşık olduğu kadını düşünüyor. Su yeşili yol, içini ısıtırken yamaçtaki dağlarda kadının resmini görüyordu. Arada bir kayıp olsa da kadının resmi  o yinede gözünü kırpmadan dağlara, tepelere, zirvelere bakıyordu. Biliyordu ne dağa ne tepeye ne de zirveye çıkacak takati kalmamıştı. Buna rağmen ayağa kalktı ve yürümeye başladı. Irmağın üzerinden nasıl geçti rüyasında hatırlamıyordu ama geçtiğinden de emindi. Dağın eteğine geldiğinde ince ve yılan gibi kıvrım kıvrım kıvrılan bir patika yol gördü. Yolun yolcusu oldu ve tırmanmaya başladı. Zıtlıklarla dolu bir sürü gölgeler geçiyordu aklından ama o yine de korkmadan aşağıya bakmadan patikayı tırmanıyordu. Bir süre sonra ayaklarının çıplak olduğunu anladı ve yere oturdu ki, birde ne görsün ayakları kanıyordu. Şimdi hem yürüyecek zirveye çıkacak hem de kanayan yaralarını iyileştirecek zirvede bir m...

Aforizmalar

Resim
Prof. Dr. Zekai Özdemir Yatağımı topladım. Perdeleri pencereleri açtım. Bir duş alıp, kütüphanemden kel alaka bir kitap çektim. İşte önsözünde ki dikkatimi çeken bir cümle; “Kendini yontmayı unutma” der Zeus. Zeus da benim bu günlerde tespit ettiğimi tespit etmiş. Ey evinde kalan insan, kendi kabuğunu kendin soyabilirsin, kendi özgürlüğünü kendin dışarı çıkartabilirsin. İnsan biraz da kendi emeğidir. Kendi kendini yapan insan tıpkı bir heykeltıraş değil mi?  Bütün bu felsefi hayallerimden sıyrılıp, gerçeğe dönerek, bahar çiçeklerini özlediğim bu günlerde bütün annelerin yarinki anneler gününü kutlamak istedim; kutlu olsun. Yazıya Belki öğlenden sonra devam ederim belki de etmem. Şimdi evimin içinde müzik dinleyerek yürüyüş yapmak istiyordum. Fakat  Sonra aklıma burjuva kapitalistleri için iradesiz hayallerimi yazmak geldi. peki de, Marksistler içinde nasıl bir iradesiz hayali tahayyül ediyorum acaba? İşte bu sorunun cevabı beni spordan etti.  Marksist iradesiz ...

Gece Sanatı

Resim
Prof. Dr. Zekai Özdemir Uyumak için içi titriyordu. Yatağına gitti. Eline dünden kalma Kitabı'nı Aldı ve açtı; okudukları iyice uykusunu kaçırdı. Hem kitabı hem Gözlerini kapattı. Odası zaten karanlıktı, tıpkı mağarada gibiydi. Gözlerini kapatmasa da olurdu. Biliyordu gözleri açık uyuyamazdı ki! Dayanamadı ve kalktı masanın başına geçti. Kalemini aldı. Dertleri vardı, sırları vardı. Birilerine anlatmalıydı. Kalem çobanın çomağı, kelimeler koyundu onun için. Çomağını sürdükçe kağıda koyunlar otluyordu, sanki. ilk cümlesi şu oldu; ben hayatta haz aramadım, fazilet aradım. Ve devam etti; vefalar ödedim ama onlar beni vesayet altına aldılar. Ne zaman ki zincirlerimi kırdım, işte o an ben haz arayan biri oldum, onlar için. Haz Adam'ı veya onların deyimi ile 'hain' oldum. Benim asil ve faziletli dostlarım, benim size olan sadakatimi, kutsal zekanıza sarsılmaz inancımın hiç bitmeyeceğini sanıyordum. Ben size Köle iken kendimi çok mutlu his ediyordum. Şimdi ise mutlu Olduğum es...

Menzil

Resim
Prof. Dr. Zekai Özdemir Yine Hasan'ın kalbi, rast, yine Hasan'ın gönlü, saba, yine Hasan'ın yüreciği, Hüzzam Makamında çarpıyor. Hasan hep düşünmüştür; sonbaharda yaprakların sarardığı süreçte de rüzgar rast, saba ve Hüzzam  makamlarında  estiğini. Hasan Adıyaman'ın Kahta ilçesinin Menzil köyünde 3 çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu olarak Dünya'ya gelmişti. Bu gün 50 yaşını devirirken Hasan,  en çok Köyü'nün ismine saygı göstermiştir. Menzil; hedef, Ülkü demekti. Hedef solcuların, Ülkü, sağ muhafazaların. "Menzil" ise "ukba" demekti.Hedef ve Ülkü dünyalık, menzil ise uhrevi ve ahretlikti.O nedenle Köyü'nün ismini çok severdi.  Hasan ilkokulu bitirince Muhtar'ın desteğiyle kasabada ortaöğretimini tamamladı. Sonra İTÜ' maden Fakültesi'ni Kazandı ve İstanbul'a geldi. İstanbul Hasan için hep hem hedefti, hem ülküydü hemde menzildi. Çok başarılı olan Hasan İngilizce ve almanyacayı öğrenirken birden İTÜde Türk müziği konservert...