Yol
Prof. Dr. Zekai Özdemir
Ağaçların arasındaki gölge, öksüz bir bülbül, kurumuş bir gül gibi yürüyordu. Dalgın dalgın giden gencin gölgeside mahzundu.Tıpkı hayali çalınmış çocuğa benziyordu. Yürüdü yürüdü. Akşam güneş batarken gölgeside belirsizleşmeye başladı. Belli ki mesuliyetsiz bir rahata yürür gibiydi.Hatta Azrail’in kanatlarının olmadığı bir hayata. Ne dünyanın ikbali ne ölüm sonsuzluğu ne ahretin cenneti onun hiç ilgisini çekmiyordu.Arifte değildi alimde ama gafillerede benzemiyordu.Derin uykuları ve rabıtasız rüyaları aşmış bir ümmi gibiydi. O öyle bir haldeydi ki, cehennem ateşinden daha ateş olan nadanla sohbet etmekten bile korkmazdı.O öyle bir haldeydi ki, kendini hiddetlendirene dahi hiddetlenmezdi. O öyle bir haldeydi ki, Ruhu ruhlar alemine gitmiş olmasına rağmen o ölmediğine inananlardandı.
Günlerden bir gün öyle bir hal içre geldi ki, dalı kırmadı fakat dalın ağacını kökünden söktü.Sükutu yendi. Feryada ulaştı.Kuzu iken, kurt oldu, dut yemiş bülbül iken bülbül olduğunu hatırladı ve sabahlara kadar şakıdı.Fırtına oldu, esti, ırmak oldu, sel oldu.Kaya oldu yuvarlandı.
Bütün bunlar Cinnet makamını geçirmiş ve Delilik makamına bir adım kalmış olduğunu gösteriyordu. "İçinde şeytani planlar dışında meleksi yalanlar"ı olanların bulundukları makamı ancak o bilirdi. O makamda olanlar, ihtimallerin delillerin anası olduğu çok iyi bilirler ve öylede ibadet ederlerdi. Sonra sessiz secde ederek Tanrı’ya gözlerini kapatarak şeytanı şikayet ederler ve yine karanlıkta olduklarını anlarlardı. Sonbaharda sararmış yapraklar seccadeleri olmasına rağmen onlarda kararmıştı. Hiç gazeller kararır mı? Kararmışlar işte.
Galiba gazellerin de gözleri kapalı, seccadeleri sarmaşıklar olunca kıbleleri belli belirsiz her yer olmuştu. Kıblesiz secde ve simsiyah perde; işte onlar. Yeni bir dünyada ölmüş gibiler. Ruhdan derin ve öte bir ruha inananlar, kıbleyide kıbleden öte ve derin bir yön olarak kabul ettiklerinden sararmış her yaprağın üzerinde secdeden daha öte ve derin secde ettiklerine inanırlardı.
Yorumlar
Yorum Gönder