Yol
Prof. Dr. Zekai Özdemir Ağaçların arasındaki gölge, öksüz bir bülbül, kurumuş bir gül gibi yürüyordu. Dalgın dalgın giden gencin gölgeside mahzundu.Tıpkı hayali çalınmış çocuğa benziyordu. Yürüdü yürüdü. Akşam güneş batarken gölgeside belirsizleşmeye başladı. Belli ki mesuliyetsiz bir rahata yürür gibiydi.Hatta Azrail’in kanatlarının olmadığı bir hayata. Ne dünyanın ikbali ne ölüm sonsuzluğu ne ahretin cenneti onun hiç ilgisini çekmiyordu.Arifte değildi alimde ama gafillerede benzemiyordu.Derin uykuları ve rabıtasız rüyaları aşmış bir ümmi gibiydi. O öyle bir haldeydi ki, cehennem ateşinden daha ateş olan nadanla sohbet etmekten bile korkmazdı.O öyle bir haldeydi ki, kendini hiddetlendirene dahi hiddetlenmezdi. O öyle bir haldeydi ki, Ruhu ruhlar alemine gitmiş olmasına rağmen o ölmediğine inananlardandı. Günlerden bir gün öyle bir hal içre geldi ki, dalı kırmadı fakat dalın ağacını kökünden söktü.Sükutu yendi. Feryada ulaştı.Kuzu iken, kurt oldu, dut yemiş bülbül iken bülbül olduğunu ...